Merhaba,
İlk gezi yazıma St. Petersburg notları ile başlayacağım. Bu yazıda, biz gitmeden okuduğumuz yazılarda keşke şu bilgiler de olsaydı dediğimiz noktalara elimden geldiğince değinmeye çalışacağım.
Bayram tatilinde ne yapsak diye kara kara düşünürken tamamen son dakika kararı ile 10 gün kala eşim ve ben bu gezi rotasına karar verdik. Bilindiği üzere St. Petersburg bu mevsimde beyaz geceleriyle ünlü bir kent ve gerek bu durum gerekse şehrin tarihi dokusu bizi heyecanlandırmaya yetmişti.
Gezimizi planlamak için fazla vaktimiz olmadığından hemen internetteki gezi yazılarından ve iş için sık sık St. Petersburg’a giden bir arkadaşımızdan (şansımıza bu tarihlerde de oradaydı) bilgileri toplamaya başladık.
Bu tür gezilerde standart şehir rehberlerindense, yaşayıp yazanların fikirlerinden yararlanmak çok daha faydalı oluyor.
Geçelim gezimizin notlarına;
- 1 TL = 17,13 RUBLE (100 RUB = 5.8 TL dersek hesaplaması daha kolay oluyor)
- Rusya bizden +1 saat ileride.
- St. Petersburg, Türkiye’ye oranla biraz daha pahalı bir şehir (sigara çok ucuz).
1. Gün (7 Ağustos Çarşamba) (Varış – Otel – İlk yemek ve izlenimler)
Türk Hava Yolları’nın 13:20 deki uçağıyla yaklaşık 3 saat sonra Pulkovo havalimanına vardık. Havalimanı dedim ama aslında bizdeki yerel otogar havasında küçük ve köhne bir yer karşıladı bizi ve ilerleyen safhalarda bizi çok zorlayacak tamamı Rusça olan tabelalar.
Yanınızda Dolar ve ya EURO götürmenizde fayda var. Havalimanında gümrükten çıktıktan sonra küçük bir döviz bürosu bulunuyor. Burada ilk etapta yetecek kadar para bozdurabilirsiniz. Fakat asıl merkezdeki döviz bürolarında işlemlerinizi yaptırmanızı tavsiye ederim. Kur merkezde daha yüksek.
Otelimizi şehrin merkezinde en hareketli caddesi olan Nevskiy Prospekt’te ayarlamıştık. Bu bize gezme açısından ve ihtiyaçların karşılanması açısından çok faydalı oldu. Havalimanından otelimize, kapının yanındaki bir taksi masasından taksi ayarlayarak gittik (900 RUB ). Bu nokta önemli çünkü masanın etrafında dahi duran bol bol taksi simsarları var “turisttir çak gitsin” mantığıyla 2200 RUB fiyat isteyen bile oldu. Bu yüzden, mutlaka fiyat sormanızı ve taksinizi kapının yanındaki deskten almanızı tavsiye ediyorum. Bunun yanısıra, kapının önünde duran otobüslerle de hemen 15dk lık mesafedeki metro istasyonuna gidip metroyu kullanarak çok daha ucuz yolla gideceğiniz yere varabilirsiniz. Bu otobüsler direk metro istasyonuna gittiği için çok daha mantıklı bir yol. Otobüse arka kapıdan binip önden iniyorsunuz. Para ise inerken veriliyor. Kimse niye para vermiyor diye şaşırmayın. (Otobüs 30 RUB + Metro 28 RUB).
Nevskiy civarındaki sokaklarda küçük ve uygun fiyatlı oteller bulunuyor. “Gece dahi hiç durmayan bir şehirde neden otele çok para ödeyelim ki?” nin cevabı burada işte. Bizim kaldığımız otel Otel Klever isimli hostel tipi biryerdi. Otelin fiyat ve detaylarına Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Otelimize yerleşip biraz dinlendikten sonra iş için orada olan arkadaşımızla buluşup hem bir yemek yiyelim hem de etraf hakkında bilgi edinelim diye yola çıktık. Dve Palochki isimli bir sushi restoranında akşam yemeğimizi yedik. St. Petersburg’ta o kadar çok sushi restoranı göreceksiniz ki kendinizi Tokyo’da sanacaksınız. Bu restoranda sushi haricinde de çok fazla çeşit bulabilirsiniz. Ortalama yemek fiyatları 300-700 RUB. Eğer sushi seviyorsanız şiddetle tavsiye edilir.
Uzun bir akşam yemeğinin ardından Nevskiy’de kısa bir tur yapıp gece 2 gibi otelimize döndük. Dinlenmemiz lazımdı, daha yürünecek çok yol, gezilecek çok yer vardı.
Burada insana garip gelen, gece 11 de hava henüz kararmaya başlıyor ve bu da saat kavramınızı yitirmenize yol açıyor.
2. Gün (8 Ağustos Perşembe) (Şehir merkezi – Müzeler – Kanal ve Köprü Turu)
Burada halk çorba ve kreple besleniyor desek çok ta abartmış olmayız. Biz de şehrin en meşhur zincir krepçisi olan Teremok ( Tepemok diye yazılıyor ) a sabah kahvaltısı için gittik. Burada bizim bildiğimiz krepin içine binbir çeşit malzeme seçeneği ekleyerek yemek haline dönüştürüyorlar. Ruslar da öncesinde 1 çorba ardından da krep yiyerek 3 öğünlerini geçiriyorlar. Biz denemek için kasiyerin şaşkın bakışları arasında 6-7 çeşit krep sipariş ettik ( her biri ortalama 140 RUB ) ve kreplerin yanına ise menüde ilginç gelen Kvas ve Morc isimli iki içecek söyledik. Tabi ilerleyen günlerde bir ritüel haline dönüşecek olan siparişi vermemiz ve derdimi anlatmamız epey zor oldu. Çünkü bu kadar turistik ve popüler bir şehirde İngilizce bilen yok maalesef. Kvas, bira gibi tadı olan bize bir yudum aldıktan sonra kendini attıran bir içecek oldu. Bunun yanında Morc ise cranberry aromalı Rusların neredeyse tamamının tercih ettiği bizim de beğendiğimiz bir içecek oldu. Kreplerimizi afiyetle yedikten sonra uzun yürüyüş sevüvenimize başlayabilirdik artık. Bugün gezeceğimiz yerlerin tamamı Nevskiy civarında merkezdeki tarihi yerler olacağından bu bize gün sonunda yaklaşık 15 Km lik bir yürüyüş anlamına gelecek ti.
İlk olarak Nevskiy üzerinde yer alan Kazan Katedraline dışarıdan bir göz attık. Gerçekten de çok etkileyici ve büyük bir yapı. Hemen Kazan’ın karşısında ise şimdi kitapçı ve kafe olan meşhur Singer binası yer alıyor ki bayılacaksınız.
Ardından St. Isaac Katedrali’ne doğru yola koyulduk. Bu yürüyüşleri Nevskiy üzerinde yaptığınız için canınız hiç sıkılmıyor ve yolu anlamıyorsunuz. St. Isaac katedraline vardığımızda bizi altın kaplama kubbeleriyle ve devasa ihtişamıyla bir yapı karşıladı. Katedralin gezilecek 2 bölümü var. Biri katedralin içi, diğeri ise tüm şehri görebileceğiniz kulelerden bir tanesi. Giriş için ayrı ayrı 350 RUB civarında ödeme yapmanız gerekiyor. Biz tavsiye usulü kişi başı 350 RUB ödeyerek sadece kulelere çıktık. Kulelerden şehir manzarası harika görünüyor. Şehri kafanızda canlandırmanız için tavsiye ederim.
St. Isaac’ın hemen önündeki meydanda St.Petersburg’un simgesi olan meşhur bronz atlısını ( Bronze Horseman Monument ) görebilirsiniz.
Buradan şehrin bir diğer tarihi simgesi olan Dvortsovaya Meydanı’nı görmek için yola çıktık ( Dvortsovaya Ploshchad ). Yolda hafiften de acıkmanın etkisiyle tavsiye üzerine Bushe isimli bir pastanede kahve ve tatlı molası verdik ki ne mola, her şey mi güzel olur, lezzetli olur. Bunun yanında fiyatları da gayet makul. Mutlaka tavsiye ederim.
Bu nefis molanın ardından Hermitage meydanı da denilen Dvortsovaya Meydanı’na vardık. Gerçekten etkileyici genişlikte çok ta eğlenceli bir meydan karşımıza çıktı. Meydanda bir sürü yapılabilecek aktivite bulunuyor. At arabaları ile gezinebilirsiniz, ginger ( Segway ) e binebilirsiniz, Peter ve Katerina kostümleri giymiş kişilerle fotoğraf çekilebilirsiniz. Bunların yanında şehrin her noktasında olduğu gibi burada da canlı müzik yapan sokak sanatçıları yer alıyor ve Türkiye’den farklı olarak onlarca kişi karşılarında oturup bu müzisyenleri dinliyor. Belki küçük bir mola verip müzik te dinleyebilirsiniz. Tabiki bol bol da fotoğraf..
Vakit darlığından ötürü Hermitage gibi büyük bir müzenin içini gezmeye vaktimiz olmadı. Sanat severlerin mutlaka görmesi gerektiği bir müze diyor ve yorumumu bitiriyorum. ( 400 RUB )
Bunun ardından Mermer Saray’ı ( Marble Palace ) da geçerek St. Petersburg’ta asıl görmek istediğimiz yerlerin başında gelen Dökülen Kan Kilisesi ( The Church of the Savior on Spilled Blood ) kilisesine vardık. Bu yapı gerçekten muhteşem denilebilecek seviyede bir yapı olarak Griboedov Kanalı’nın kenardında yükselmektedir. Kilisenin içerisine giriş 450 RUB. St. Petersburg’a sırf bu yapıyı görmek için bile gelinebilir diyelim.
Kilisenin etrafında bizim yazlık bölgelerdeki tezgahlar gibi hediyelik eşya satıcıları bulunuyor. Biz hediyeliklerimizi tavsiye üzerine buradan aldık. Çarşıda Vasıf adında Azeri bir satıcı arkadaş var. Onu bulup rahat rahat alışverişinizi yapabilirsiniz.
Kilisenin hemen yanında bulunan Mikhailovsky Parkı da küçük bir yürüyüş ve nefes almak için ideal. Hummer, Escalade gibi efsane limuzinlere de şehrin her yerinde rastlayabilirsiniz.
Burada gezerken etraftaki birçok kişinin Mojito’ya benzer plastik bardakta bişeyler içtiğini gördük. Bu ne acaba derken bir de baktık ki motorize Mojito ekipleri, eskiden bizdeki bisikletli lahmacun satıcıları gibi sokakta Mojito satıyorlar. Daha öncesinde de Product denen küçük marketlerde de su 35 RUB iken biranın 50 RUB olduğunu görmüştük. Sonra Ruslar neden hep içiyor.. demi ama 🙂
Karnımız iyice acıkmıştı ve tavsiye aldığımız yerler de bitmişti. Biz de bildiğimizden şaşmayalım en iyisi bir SUBWAY restoranına gidelim dedik ve yola koyulduk. St. Petersburg’ta her köşede bir SUBWAY, MC Donald’s, Burger King gibi bilindik restoran bulabilirsiniz. Riske girmem diyenler için can simidi bunlar.
Yemeğimizin ardından yine tavsiye üzerine planladığımız bot turunu ayarlamaya gidiyoruz. St. Petersburg bir çok kanaldan oluşan Venedik gibi bir şehir. Bu kanalların tamamında bot turu yapan firmalar görebilirsiniz. Herhangi birini tercih edebilirsiniz. Bu firmalarda 2 tip tur yer alıyor. Tüm gün devam eden 1 er saatlik kanal turları ve gece 00:00 da hareket eden meşhur Neva nehrindeki köprülerin açılma turları. Bizim gezdiğimiz günlerde hava 28 derece civarındaydı. Hem bu nedenle hem de açılan köprüleri görmek için gece 00:00 daki tura katılmaya karar verdik ( 600 RUB ). Bot turu gerçekten harika bir sehir izlenimi sunan, sizi rahatlatan çok keyifli bir aktivite. Bizim turumuz yaklaşık 2 saat sürdü ve bayıldık. Muhakkak yapmanızı tavsiye edeceğim bir aktivite diyebilirim.
Bu uzun bol yürüyüşlü günün ardından gece 2:30 sularında 24 saat yaşayan Nevskiy caddesinde otelimize doğru yürüyorduk. İnsan burada şunu düşünmeden edemiyor; haftaiçi, gece yarısı, her yer açık, ortalık insan dolu. Bu adamlar ne zaman çalışıyor, sabah nasıl kalkıyor.
Günün özeti; 15 km civarı yürüyüş, bir sürü fotoğraf, görkemli mekanlar ve harika bir bot turuydu. Evet, çok yorgunduk ama biz artık St. Petersburg’u biliyorduk.
3. Gün (9 Ağustos Cuma) (Peterhof Gezisi)
St. Petersburg’un bir diğer mutlak görülmesi gereken mekanı Petherof Sarayı ve Bahçeleri. Bu mekan şehrin dışında Petergof bölgesinde yer alıyor. Gölün kenarında yer alan bu yapının devasa bahçeleri, havuzları ve meşhur fıskiyeleri var. Harika bir gün geçirmek için ideal.
Buraya gitmek için şehirde bir çok tur vb. etkinlik göreceksiniz. Ama bunun haricinde bireysel gitmek hem daha az maliyetli hem de daha eğlenceli göründü bize.
Birinci yol Hermitage sahilinden Peterof’a kalkan Meteor ( Hidrofil ) isimli hızlı feribotlar. Bu feribotlar sizi Peterof Sarayı’nın rıhtımına götürüyor. ( Tek yön 600 RUB, gidiş dönüş 1100 RUB ). Rıhtımda indiğinizde saray için bilet gişeleri mevcut. ( Bahçe girişi 350 RUB, Saray Girişi 450 RUB ). Bu ikisi için ayrı bilet almanız gerekiyor.
Alternatif güzergah ise Metro ile 1 numaralı kırmızı hattı kullanarak güneydeki ANTOVO istasyonuna gidip. Oradan direk metro çıkışında son durağı olan Peterhof minibüslerine binmek. Bu rota ortalama 1 saat sürüyor ve özellikle minibüs yolculuğu, halkın aslında nerelerde yaşadığı, binalar, yaşam alanları hakkında fikir sahibi olmanız için çok faydalı bir yolculuk oluyor. Türkiye’deki gibi arkadan bir Peterhof uzatırmısın durumu bile oldu ki bu bizi güldürdü 🙂 ( Metro 28 RUB + Minibüs 70 RUB ). Öte yandan 5-6 TL ye gitmiş oluyorsunuz. Biz bu yolu tercih ettik ve sizlere de bunu tavsiye ederim.
Metro demişken biraz da St. Petersburg metrosundan söz etmezsek olmaz. Öncelikle girişte ( 100 RUB = 3 jeton + para üstü ) şeklinde çalışan otomatlardan ve ya gişelerden 28 RUB karşılığı jeton alıyorsunuz. Türkiye’dekilere göre çok daha hızlı olmasına rağmen yaklaşık 2 dk süren dik mi dik bir yürüyen merdiven seyahati yapmanız gerekiyor. Her merdivenin en altında küçücük bir kabinde içi geçmiş bir şekilde oturan operatör görevliler var ki bence bu dünyanın en sıkıcı işi olsa gerek. Metroya indiğimizde resmen ağzımız açık kaldı. Gördüğümüz her istasyon dev avizelerle süslü, varaklı, kemerli tavan yapıları ile bezenmiş durumda. Yani St. Petersburg’a gelip herhangi bir istasyonu görmezseniz bilin ki çok şey kaçırmışsınız demektir.
Bu şatafatın yanında metro trenleri ise eski mi eski, muhtemelen yapıldığı tarihle yaşıt kara trenler desek olur. Herşeye rağmen biz St. Petersburg metrosu ile yolculuk yapmayı çok sevdik. Pratik ve her yere çok hızlı ulaşabildiğimiz bir araç oldu.
Peterhof’ta 3-4 saat kadar vakit geçirdikten sonra merkeze geri dönüp önce de bahsettiğim Dökülen Kan Kilisesi’nin yanındaki hediyelik eşya standlarına geldik. Onca yol gidip eşe dosta bir şeyler almadan dönmek olmaz değil mi J
Burada hediyelik eşyalar pek te ucuz sayılmaz. Özellikle Matruşka bebekler bence haddinden fazla pahalı. En ufak boyları ortalama 15-20 TL ( 300-400 RUB ) den başlıyor ki ele gelen güzel bi matruşka 1000-1500 RUB civarında. Bunun yanında magnetler de 100-300 RUB aralığında değişiyor. Zevkinize ve kesenize göre seçim yapabilirsiniz.
Hediyeliklerimizi de alıp biraz daha dolandıktan sonra ertesi sabah erken uyanmak adına otelimize geri dönüyoruz.
4. Gün (10 Ağustos Cumartesi) (Peter ve Paul Kalesi – Veda)
St. Petersburg’ta son günümüz. 18:45 THY ile İstanbul’a dönecektik. Kahvaltı için 1834 ten bu yana hizmet veren bir Fransız fırını olan Du Nord’a gittik. Kahvaltı menüsünde Paris’i tercih ettik ( 390 RUB ) ki yediğimiz herşey mi güzel olur. Şiddetle tavsiye edilir.
Müthiş kahvaltının ardından kalan sınırlı zamanımızda görmediğimiz son yer olan Peter ve Paul Kalesi’ni ( Peter and Paul Fortress ) gidecektik. Kale, Neva Nehri’nin kenarında yer alan, kendine ait bir ada üzerinde bütün ihtişamıyla duran, 1900 lerdeki Rus devriminde ve sonrasında ünlü isimlerin tutsak edildiği eski bir cezaeviydi. Ortasında Peter ve Paul Katedrali’ne ev sahipliği yapan kale şimdilerde ise günde binlerce turistin akın ettiği, bir yapı haline dönüşmüştü.
Artık 3 gündür yürümekten harap olmanın etkisiyle metro ile gitmeye karar verdik. Mavi hat üzerindeki Gorkovskaya istasyonunda indiğiniz takdirde kale girişine direk varıyorsunuz. Girişler her yerde olduğu gibi burada da 4 ayrı bilete tâbi. Kombine aldığınız takdirde içerideki 4 bölüme de giriş almış oluyorsunuz ( 370 RUB ). Özellikle Katedral ve cezaevi ( bastions ) bölümleri çok çok etkileyici diyebilirim.
Bunun yanında kale içerisinde yer alan ortaçağ işkence müzesini de ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Buraya giriş için ayrıca bilet almanız gerekiyor. ( 250 RUB )
St. Petersburg’taki son yerimizi de gezdiğimize göre artık gönül rahatlığıyla İstanbul’a dönebilirdik. Otele gidip eşyalarımızı aldıktan sonra bu sefer metroyu kullanarak havalimanına yola çıktık. 2 Numaralı mavi hattaki Moskovskaya istasyonuna vardığımızda hemen metro durağında bekleyen havalimanı otobüsüne bindik ve yaklaşık 15 dk sonra da havalimanına vardık.
En başta da belirttiğim gibi; Pulkovo havalimanı ilçe garajı gibi küçük ve keşmekeş. Rus gümrüğündeki uzun işlemler yüzünden de çıkışta dahi sıralar bitmek bilmiyor. Bu nedenle mutlaka havalimanına 2-3 saat kadar erken gelin.
4 gün, yaklaşık 35 km yürüyüş, onlarca mekan, yüzlerce insan.. Biz gittik, gezdik, beğendik. Umarım yazım da bizden sonra gideceklere faydalı olur.
Sevdik seni St. Petersburg..
Bir sonraki gezide görüşmek dileklerimle..
St. Petersburg Künye yazıma BURADAN ulaşabilirsiniz..
Melih Bildiren
harika bir yazı olmuş ellerine sağlık.1 hafta sonra gideceğim için tüm yazıları okudum.en bilgilendirici sizinkiydi tekrar ellerine sağlık.
Teşekkürler. Umarım siz de çok güzel bir tatil geçirirsiniz.
Teşekkürler. Bu şehri Seyahat Acenteleri ile ve birsürü ekstralarla gezmeyi bir türlü göze alamıyoruz. Gezi aktarımınız bizim gibiler için çok cesaret verici, tüm ayrıntılar burada önemli. Korkutucu tarafı tüm herşeyin Kril alfabesi ile görülecek olması. Tekrar teşekkürler.
Koray Bey,
acenteleri kullanmanıza hiç gerek yok. 5 TL maliyetli bir yer için 30 euro para talebinde bulunuyorlar. Burada belirttiğim şeyler orada yaşadığımız anların ve edindiğimiz gözlemlerin tamamen aynısıdır. Küçük bir ders çalışmayla bireysel gezi hem daha keyifli hem de çok az maliyetli olacaktır.
İyi seyahatler dilerim.
Merhabalar
Yazinizi soluksuz okudum ellerinize saglik.Esimle bu ay sonu planlarimizda st pet. Gitmek var.Kaldiginiz.oteli ogrenebilirmiyiz acaba?
Merhaba Sinem Hanım. Yazıyı beğendiğinize sevindim. teşekkür ederim. Kaldığımız otel merkezde Klever isimli küçük bir oteldi. Linkini paylaşıyorum.
Size iyi seyahatler dilerim..
http://www.booking.com/hotel/ru/klever.tr.html?sid=3eca05c2d862e283823c4c1b75d034f4;dcid=2
Merhabalar ;
Tesadüfün böylesi ki bende 7-10 ağustos tarihleri arasında petersburgda olacağım 🙂 yazınızı içtenlikle okudum ve çok beğendim.işe yarar birçok bilgi var.Benim ilk yurtdışı deneyimim olacak bu yüzden biraz heyecanlıyım.umarım iyi geçer.
Tekrar teşekkürler.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazdıklarımın faydalı olacağını düşünüyorum. Umarım harika bir tatil geçirirsiniz.
Selamlar.
yazını okumaktan büyük keyif aldım. Teşekkürler Melih.
Teşekkür ederim Erdemcim. Umarım sizin seyahate de yardımcı olur bilgiler.
Melih bey önümüzdeki seneye petersburga geleceğim, üniversiteleri nasıl acaba? birde ekmek, yicek içecek, meyve sebze fiyatlarını da yazarsanız sevinirim. biz üniversitenin yurdunda kalacağız ve kendi yemeğimizi kendimiz yapmayı düşünüyoruz 🙂 aylık ne kadar gerekli olur acaba?
Melih bey elinize,kolunuza,ağzınıza sağlık süper bir yazı olmuş.yazınızı okurken ,orada yaşıyormuş gibi hissettim.ağustos ayında gitmeyi planlıyoruz.çok çok teşekkürler.
Melihciğim
Haziran ayı sonunda ailemle st. petersburg a gittik ,tavsiyelerinden de bol bol yararlandık(Tepemok ,Buşha uğradık) ,yalnız havaalanı yenilenmiş ,oldukça moderndi.Gideceklere tavsiyem Nevski Propcekt caddesi civarı apartman veya otelde kalmaları ,çünkü görülmeye değer yerlere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz, ayrıca kazak ve montlarınızıda yanınıza alın ,2 gece ideal çünkü hava 23 saat aydınlık 🙂
Melih’im yazı çok güzel, pratik bilgilerle dolu. Rusya’ya hiç ilgisi olmayan benim bile o bot turunu yapasım geldi 🙂
E tavsiye ediyoruz tabiki. muhakkak görülmesi gerekiyor. o bota bi kere binilecek. 🙂
Güzel faydalı ve anlamlı bir yazı olmuş. Bir kaç defa Rusya ya gittim fakat St.Petersburg tecrübem olmadı henüz. İyi günler.
Teşekkür ederiz Cenk Bey. Petersburg gerçekten çok başka bir yer. Umarım bir gün siz de görürsünüz. Selamlar
Sevgili melih dünya gerçekten çok güzel kıymetini bilene yurt dışında dikkatimi çeken şey çevre temizliği bizim ülkemizdede oradaki yasalar uygulansın isterim ve tarihi dokularında kesinlikle dokunmuyorlar tüm ülke sanki sit alanı kendimi masal ülkesinde hissettim rusya eski mimarisiyle hala yaşanabilen güzel bir ülke ben çok beğendim
Melih bey ayrıntılı ve açıklayıcı bir yazı olmuş , biz yılbaşı için gideceğiz epey sopuk olacak ama göze aldık . Bookingde 4 gece iki kişi 400 tlden başlıyor st petersburga 1 km falan siz nerede kaldınız acaba memnunsanız biz de orada konaklamak isteriz , teşekkürler
Sezen Hanım merhaba,
Aslında tüm yazılarda bahsediyorum ama bu Yazıya oteli koymayı unutmuşum. Biz Klever isimli br otelde kaldık. Hostel gibi birseydi ama çok temiz, yeni ve harikaydı herşey.. Linki aşağıya ekliyorum.
http://www.booking.com/hotel/ru/klever.html?aid=812549
Umarım tatiliniz harika geçer, oranın kışı bir başka diyorlar hep..
Rusya’nın Avrupai şehri Petersburg’u çok güzel özetleyen bir yazı olmuş.Hazır Ruble Dolalr karşısında bu akdar değer kaybetmişken, mutlaka gezilmesi gereken bir şehir.
Kaleminize Sağlık
Tarih 2019-Haziran.Yani bu gezi notlarının yazılmasından 4 yıl sonrası.
1 hafta sonra yapacağım St Petersburg gezisi öncesi bir kaç forum-blog vs okuyayım dedim. En az 20 tane farklı gezi notları vs okudum. Ama hem bu kadar kısa ve öz hem de bu kadar doyurucu bilgi verene rastlamadım. Elinize emeğinize sağlık
Sade, açıklayıcı ve anlaşılır bir yazı olmuş, çok teşekkürler. Rusya seyahati için çok işimize yarayacak.