Sıcak bir Karadeniz yazısıyla herkese merhaba 🙂
2 gün boyunca dopdolu bir program ile Trabzon, Rize ve hatta Batum nasıl gezilebilir gelin ona bakalım 😉 Az uyku, bol yorgunluk, maksimum oksijen ve bir milyon mutluluk 🙂
Trabzon-Rize-Batum güzergahını takip edeceğimiz bu turumuzda sizi Trabzon Havaalanında karşılayıp, rehberlik yapabilecek bir çok seyahat acentesi mevcut. Yolculuk öncesi bunlardan biriyle anlaşabilirsiniz. Şahsi arabanız yoksa zorluk çekebilirsiniz benden söylemesi 🙂
Sonbahar ve kış aylarında Karadeniz gezmeye çok müsait olmadığından, biz mayıs ayını tercih ettik. İstanbul Atatürk havaalanından Trabzon’a sabah yedideki Türk Hava Yolları uçağıyla gezimize başladık. Yaklaşık bir buçuk saat sonra Trabzon’a inişimizi gerçekleştirdik. Aracımız bizi havaalanından alıp, kahvaltı etmek için Maçka’nın yolunu tuttu. Maçka’da Saklı Bahçe adlı mekanda mükemmel bir kahvaltı sofrası bizleri bekliyordu. Karadeniz’in ünlü mıhlaması, su böreği, patates kavurması, turşu kavurması ve kendilerine ait yöresel bal ve tereyağından oluşan enfes bir kahvaltı ile gezimiz için enerji depoladık 🙂
İlk rotamız Altındere Vadisi’nde yer alan Sümela Manastırı oldu. Manastıra tırmanırken bir yere kadar araç ile gelebiliyorsunuz. Aracınızı ücret karşılığı otoparka park edip, tırmanış için tabana kuvvet diyorsunuz 🙂 Tırmanış çok zorlu değil, aksine gördüğünüz doğa manzarası karşısında diliniz tutularak ve her adımınızda durup fotoğraf çekerek tamamlayabiliyorsunuz. Yeşilin bu kadar çok tonu olabileceğine (daha önce hiç Karadeniz bölgesine gitmemiş ve Egeli biri olarak) inanmakta güçlük çekiyorsunuz 🙂 Tırmanışı yaparken kulağınıza derinden bir kemençe sesi geliyor önce, sonra elinde kemençe patikaya oturmuş keyifli keyifli çalan amcalara rast geliyorsunuz. Eğer isterseniz horonla amcaya eşlik edebilirsiniz 🙂
Ve nihayet manastırın girişine varabiliyoruz. Girişler tahmin edersiniz ki ücrete tabi, kişi başı 15 TL. Yalnız içeride büyülenmediğimi belirtmek isterim. Karadeniz deyince gidilecek yerler arasında yer alan bu manastır çok fazla restore olmuş, restore edilirken de modern malzemeler kullanıldığı için eski tarihi dokusunu yitirmiş 🙁 Ve ne yazık ki gelen misafirler manastır duvarlarına çok fazla zarar verdiği için görsel açıdan da sizi yeterince tatmin etmiyor. Ama yine de o doğa harikası vadiyi görmek için manastıra kadar çıkmanızı kesinlikle tavsiye ederim. (http://www.muze.gov.tr/sumela)
Manastır gezimizi bitirdikten sonra aramızda Sürmene’li arkadaş olduğu için onun köyüne ve bahçelerine gitme fırsatımız oldu. İstanbul’un bu kaotik yaşamıyla o köydeki insanların yaşamını karşılaştırdığınızda huzur ve sağlık içinde yaşamak ne demek daha iyi anlıyorsunuz 🙂 Mis gibi bir hava, alabildiğine yemyeşil çay bahçeleri, dereler, bir gelip bir giden yağmurun kokusu, meyvelerin tazeliği hepsi sizi içine alıyor, ve orada yaşayanların ne kadar şanslı insanlar olduğunu düşünüyorsunuz.
Bu huzurlu köyü geride bıraktıktan sonra Rize’ye doğu tekrar yola çıkıyoruz. Araç ile yaklaşık bir saat sürüyor. Merkeze hiç uğramadan direk Çamlıhemşin ilçesine geçiyoruz. Oradan da Ayder Yaylası’na rotamızı çeviriyoruz. Fırtına deresinin yanından geçerken eski taş köprülerde duraklayıp fotoğraf çekmeyi unutmuyoruz 🙂 Çamlıhemşin’den Ayder’e geçerken Gürgendibi Tesisleri’nde soluklanıp, Karadeniz’in ünlü tatlısı laz böreği ve çayla ufak bir mola veriyoruz. Yiyebileceğiniz en muhteşem laz böreği burada yapılıyor olabilir, Ayder’e çıkıyorsanız sakın es geçmeyin 🙂 Bu arada Ayder Yaylası milli park statüsüne alındığından yaylaya tam ulaşmadan önce gişelerde araç başına ücret ödemek durumunda kalıyorsunuz, sakın şaşırmayın 🙂
Ayder’e vardığımızda ilk işimiz otele yerleşmek oluyor, çünkü daha günü tamamlamadan fazla temiz hava bizi çarpıyor 🙂 Konaklama için biz Bukla Oberj oteli tercih ettik fiyat ve detayları buradan görebilirsiniz. Ayrıca yerel halk da yavaş yavaş kendi evlerini de butik otel tarzına dönüştürüyorlar, dolayısıyla makul fiyatlara konaklamanız mümkün (tavsiye edebileceğim diğer bir otel (www.mutluevayder.com). Otel gayet rahat ve temiz. Kendinizi evinizde hissediyorsunuz ki üst kattaki odalara çıkarken ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz 🙂 Otelin önü ve çevresinde henüz bir yapı yok ve girişi kocaman bir şelaleye bakıyor 🙂
Yarım saatlik oteldeki dinlenmemizden sonra kendimizi Ayder’in temiz havasına ve inanılmaz yeşilliğine bırakıyoruz. Meydanda sürekli çalınan tulum sesi bizi kendine çekiyor, bir bakmışsınız horon çekenlerin arasına kendinizi atıvermişsiniz 🙂 Horon bilmemek diye bir şey söz konusu bile değil oraya gittiğinizde, zaten gruptaki arkadaşlar komutlarıyla nasıl hareket edeceğinizi söylüyorlar 🙂 Hiç düşünmeden kendinizi o grubun arasına atın derim ben, çok eğleneceksiniz garanti ediyorum 🙂 Meydanın hemen karşısında sıra sıra hediyelik eşya satan, aynı zamanda organik tereyağı satan yerleri görebilirsiniz. Yakınlarınıza hediye etmek için bu dükkanlardan çeşit çeşit puşi alabilirsiniz, fakat biraz pahalı 🙂 Çamlıhemşin merkezinde daha uygun fiyatlı olanları almak mümkün.
Akşam yemeğimizi otelde bize hazırladıkları lahana çorbası, mıhlama, turşu kavurması, fasulye kavurması, mısır ekmeği, kuru fasulye ve alabalık olan zengin ve lezzetli bir menüyle tamamladık 🙂 Yemek sonrası tulum eşliğinde otel ekibi tarafından yöresel türküleri dinledik, ardından dağlara karşı hafif yağmur eşliğinde horon oynadık, teptik, vurduk 🙂 Karadenizliler horon ne yapılır sorumuza bu üç cevaptan birini verdiler, sanırım Karadeniz’in hangi tarafından olduğuna göre bu tabir değişiyor 🙂
Havanın temizliği ve oksijen bolluğu sebebiyle gözünüzü sabah altıda açıveriyorsunuz 🙂 Sis çökmüş yayladaki temiz havayı İstanbul’da kullanmak üzere ciğerlerinizde depoluyorsunuz 🙂 Mıhlamayla yapılan açık büfe kahvaltıdan sonra Batum’a gitmek için otelimizden ayrılıyoruz.
Hafta sonu planımızda Batum gezisi de olmasaydı fırtına deresinde rafting, zipline gibi aktivitelerde bulunabilir, sadece bir gününüzü diğer yaylalarda trekking yaparak geçirebilirdik. Otellerde bu tarz aktiviteleri yapmanız için rehberler (aslında otel sahipleri 🙂 ) sizlere yardımcı oluyorlar, vaktiniz uygunsa kesinlikle tavsiye edilir 🙂
BATUM – GÜRCİSTAN GEZİSİ
Ayder’den hareketle Batum’a geçebilmek için Hopa’ya doğru tekrar yola koyuluyoruz. Sınıra ulaştığınızda T.C vatandaşları nüfus cüzdanıyla ya da pasaportlarıyla geçebiliyorlar. Fakat kapıda yurt dışı çıkış harcınızı ödüyorsunuz. Gümrük kapıları gayet uzun ve düzensiz, böyle olmasının bir sebebi de kendi vatandaşları. Gümrükteki sıralar özellikle hafta sonu ve resmi tatil günlerinde inanılmaz yoğun ve çekilmez bir hal alıyor. Sıralarda Gürcü vatandaşlarının Türkiye tarafından yaptıkları alışverişleri taşıdıkları torbalardan anlayabiliyorsunuz. Gümrük görevlileri kendi vatandaşlarına daha uysal, Türk vatandaşlarına daha kaba davranıyorlar. Sınırdan geçtikten sonra sağ tarafınızda TL’yi Lari (GEL)’ye dönüştürebiliyorsunuz (1 TL = 0,78 GEL).
Batum’a yaz aylarında geçiyorsanız deniz ve sahilde vakit geçirmeyi deneyebilirsiniz. Onun dışında merkezde küçük bir şehir turu ve yöreye özgü haçapuri yiyebilirsiniz. Haçapuriyi en temiz yiyeceğiniz yerlerden biri Riviera restaurant olabilir, mekan gayet temiz, sahil kenarında bulunuyor. Haçapuri yanında armut suyu ikram ediyorlar. Ayrıca Gürcu balı, ev yapımı Gürcu şarabı ve içtiğiniz armut suyunu da satın alabiliyorsunuz. Bu arada şehrin içinden alacağınız şaraplar için gümrükte sorun çıkmıyor fakat free shoptan şarap satın alamıyorsunuz. Batum deyince ilk akla gelen birisi de meşhur kumarhaneleridir 🙂 24 saat açık olan bu kumarhaneler otellerin içinde bulunuyor. Şahsen içerisine girmedim fakat bizim taraftan sadece bunun için sınırı geçenleri biliyoruz 🙂
Birkaç saatlik Batum ziyaretinden sonra Trabzon Havalimanı dönüşü için tekrar harekete geçiyoruz. Rize’de son bir mola verip, Kale Balık lokantasında balık çorbası, mısır ekmeği, barbun, mezgit ve laz böreği ile kapanışını yaptığımız muhteşem bir akşam yemeği sofrasında buluyoruz kendimizi 🙂 Trabzon havalimanına gitmeden önce son durağımız olan lokantanın hemen yakınındaki Rize Bezi fabrikasına uğruyoruz. Burada yöresel masa, koltuk örtüleri, çeşit çeşit peştemalleri, yatak takımları gibi ürünleri uygun fiyata bulabilirsiniz, hanımlar dikkat 🙂
Karadeniz ülkemizin el dokunulmamış doğa harikalarından olduğu için gezilecek çok yer var. Biz Cumartesi-Pazar zaman dilimine ancak bu kadarını sığdırabildik. Ama siz, vaktiniz varsa bir haftalık bir gezi turu ile unutamayacağınız bir deneyim yaşayabilirsiniz 🙂
Herkese sevgilerimle 🙂
Ceren BİLDİREN
tebrik ediyorum , gitmiş kadar oldum
Sanki bende bu geziyi yapmış ve görmüş hissediyorum tebrikler canım kızımmm.
Elinize sağlık hocam çok güzel hazırlamışsınız 😉
Teşekkür ederiz.. 😉
Keyifli bir yazı olmuş.