Bugünkü yazımda sizlerle, geçtiğimiz haftalarda iş toplantılarım sebebiyle ziyaret ettiğim İran hakkındaki görüş ve gözlemlerimi paylaşıyor olacağım.
Öncelikle İran hakkındaki tüm bildiklerinizi ve ön yargılarınızı unutun. Çünkü son derece sıcak ve samimi insanları olan, olağanüstü yemeklere sahip ve kültürel anlamda da dopdolu bir ülkenin izlenimlerini paylaşıyor olacağım sizlerle.
İstanbul’dan İran’a Thy, Pegasus, Atlas Global, Iran Air ve Mahan Air’ın direkt uçuşları var. Özellikle THY, İran’da toplamda 7 farklı lokasyona uçuyor. Benim İran yolculuğum ise, Meşhed gidiş Tahran dönüş olarak gerçekleşti. Akşam saat 21:00’deki İstanbul – Meşhed uçağıyla güzel İran’ a doğru ilk adımımı attım. Uçağın biraz rötar yapması ve İran saatinin de bizden biraz ileri olmasıyla 02:00 gibi Meşhed’e ayak bastım. Pasaport kontrollerinden geçtim, bir de baktım bagaj kontrolü var. Malumunuz İran’da başta alkol olmak üzere, belli başlı yasaklamalar var. Bavulumu da havalimanı çıkışında X-Ray cihazından geçirdikten sonra, kendimi havalimanının dışında buldum.
Baktım ki kolumdaki saat, 03:00’e göz kırpıyor, hemen ilk taksiye bindim. Taksici arkadaş da İngilizce bilmediği için, el kol hareketleriyle anlatmaya çalıştığım oteli, en sonunda rezervasyon voucherini göstererek anlatabildim. Otele geldim, odama çıktım. Bir kaç saatlik kısa bir uykudan sonra gözlerimi açtım, takım elbisemi giydim ve toplantı dolu günüme başladım.
Gelelim İran’daki ilk durağım olan Meşhed’e …
Meşhed şehri İran için dini anlamda çok büyük bir önem taşıyor. Şii inancına göre 8. İmam olan İmam Rıza’nın türbesi bu şehirde bulunmakta. Her yıl 15 milyon kişi Meşhed’e İmam Rıza’nın türbesini ziyaret etmek amacıyla geliyor.
Meşhed şehir olarak tamamen İmam Rıza Camisi ve Türbesi üzerine kurulmuş bir şehir olduğu için, şehirde ibadet alanları dışında çok fazla bir cazibe merkezi yok. İmam Rıza caddesi üzerinde bol miktarda, gümüşçü,kuruyemişçi, ve hediyelik eşya satan dükkan bulunamakta.
Otel konusunda tavisyem kesinlikle Ghasr Otel olacaktır. Meşhed şehrinde zaten otel kalitesi malesef çok yüksek değil ancak benim de kaldığım Ghasr Otel muhtemelen şehirdeki en başarılı otel olarak nitelendirilebilir. Gerek kahvaltısıyla gerekse de akşam yemekleriyle, o muazzam İran mutfağını size yaşatıyor.
Meşhed’deki iş toplantılarımı bitirdikten sonra, istikametimizi başkent Tahran olarak belirledik 🙂 Meşhed’le Tahran arası yaklaşık 900 km olduğu için uçak yolculuğu dışında çok fazla bir seçeneğim yoktu açıkçası. İran’nın Pegasus’u olan Mahar Air’den biletimi aldım ve Tahran Mehrabat Havalimanına doğru yola koyuldum. Yaklaşık 1 saat 30 dakikalık bir yolculuktan sonra Tahran’a vardım. Tahran’da iki tane havalimanı bulunuyor. Mehrabat havalimanı domestik uçuşlar için kullanılıyor, zaten hemen şehir merkezinde. İmam Humeyni havalimanı ise,şehrin baya dışında ve uluslararası uçuşlar için kullanılıyor.
Tahran şehrini İstanbul’un denizsiz hali olarak düşünebilirsiniz. 2 şehir bir birine ancak bu kadar benzeyebilir. İnsanları, trafiği, binaları, şehrin içinden geçen çevre yolları ve otobanları 🙂
2 gün süreyle kaldığım Tahran’da iş toplantılarımdan arda kalan zamanlarda şehri gezip görmeye, tanımaya çalıştım. Tabiki 2 gün pek yeterli olmadı ancak yine de genel bir fikir edinmem konusunda yardımcı oldu. İran’da insanlar gerçekten çok iyi, çok cana yakın ve bir o kadar da yardımsever.Yabancı olduğunuzu anladıkları anda hemen ilgilenip, alakadar olmaya çalışıyorlar.
Şimdi uçaktan indik, taksiye bindik, nereye gitmek gerek Tahran’da ? Tabiki otele.
İran’a gelmeden önce burayı bilenlerden, en iyi oteller hangisidir diye sordum soruşturdum biraz. Aldığım iki tavsiye üzerine ;
- Azadi Hotel Tehran – http://www.azaditehran.pih.ir/
- Esteghlal Hotel – http://www.azaditehran.pih.ir/
Maalesef benim Tahran’da bulunduğum günler, petrol fuarına denk gelen bir dönem olduğu için, ancak Humeyni Havalimanı’nın hemen karşısında bulunan Axis Hotel (İbis Hotel)’de kaldım. Şehire uzak olması dışında bildiğimiz İbis – Mercure Hotel kalitesini ve standardını yansıtan bir tesis. http://www.axis-hotels.ir/index.php/en/
Bu arada Tahran’daki ilk gecemde, beni evinde akşam yemeğine davet eden kıymetli dostum Bay Yaghoubi’nin evinde de terlik üzeri takım elbise pozumuzu da paylaşmadan geçmek istemedim 🙂
İran demek muazzam bir mutfak demek, peki nereye gidiyoruz ? Tabiki yemek yemeye 🙂
Sağolsun, İran’daki iş partnerim beni Zefaraniyeh semtinde bulunan Maya Shandiz isimli restaurant’ta ağırladı. Son zamanlarda Avrupa da dahil gittiğim en başarılı restoran. Gerek servis kalitesi gerekse de yemeklerin lezzet standardıyla 10 üzerinden 10 alan bir işletme. http://www.mayagroup.ir/
İkinci olarak da tavsiye edeceğim yer ise Avrupai tarzda bir pastane. Pastaları son derece lezzetli. Sanki İran’da değilde Viyana’da Sacher Otelinde servis alıyorsunuz pastanızı J
http://www.monsoon-group.ir/cafeCreme-restaurant
Tabiki biraz alışveriş arıyor gözlerimiz, o zaman adres de belli. Zafaraniyeh semtinde yeni açılan Palladium isimli bir alışveriş merkezi var. Mimari olarak pek andırmasa da İstanbul’daki İstinye Park ve Kanyon havası buram buram teneffüs ediliyor J . http://www.palladiummall.com/fa/
Birazda kültüre sanata bakalım derseniz;
Niavaran Sarayı – Şah Muhammet Rıza Pehlevi’nin uzun yıllar yaşadığı saray. Devrimden sonra müze olarak kullanılıyor. Dönemin Batılı İran portresini oldukça iyi yansıtıyor. http://www.niavaranmu.ir/#
Golestan Sarayı – Eski İran Şah’larına ev sahipliği yapmış,mükemmel bir saray. Bizdeki Topkapı sarayına denk geliyor aşağı yukarı 🙂
Sonuç olarak, İran denilen bu olağanüstü ülke bana 4 gün boyunca, gerek göstermiş olduğu misafirperverliğiyle, gerek şahane yemekleriyle , gerekse de imzalattığı güzel iş kontratlarıyla hatırı sayılır derecede hoş vakit geçirtti. Medyada yansıtılan perspektiflerin aksine, İran çoktan yüzünü batıya çevirmiş, hatta koşmaya başlamış bile.
Bu arada bana Tahran’da geçirdiğim süre zarfında misafirperverliğini esirgemeyen Meshki ailesine de buradan çok teşekkür ederim.
İran’a benden 10 üzerinden 8,5 🙂